Anne - baba olmak,
bir çocuk büyütmek ciddi bir sorumluluk.
Çocuğuna belli değerleri kazandırmak, belli şeyleri öğretmek istiyor anne babalar. Bir yandan da "ben yanlış yaptım, o bu yanlışları yapmasın"; "ben zorlandım, o buralarda zorlanmasın" diyorlar...
Belki de farkında değiller; yapılan hataların, çekilen zorlukların bazılarının öğrendiğimiz değerlerden kaynaklandığının, yapılırken hiç de hata gibi durmadığının, hatta tek doğruymuş gibi göründüğünün.
Leyla Navaro'nun ilişkilerde bağlılığı ve bağımlılığı anlattığı "Tapınağın Öbür Yüzü" adlı kitabında Lerner'dan şöyle bir alıntı var (s.94) :
Çocuğuna belli değerleri kazandırmak, belli şeyleri öğretmek istiyor anne babalar. Bir yandan da "ben yanlış yaptım, o bu yanlışları yapmasın"; "ben zorlandım, o buralarda zorlanmasın" diyorlar...
Belki de farkında değiller; yapılan hataların, çekilen zorlukların bazılarının öğrendiğimiz değerlerden kaynaklandığının, yapılırken hiç de hata gibi durmadığının, hatta tek doğruymuş gibi göründüğünün.
Leyla Navaro'nun ilişkilerde bağlılığı ve bağımlılığı anlattığı "Tapınağın Öbür Yüzü" adlı kitabında Lerner'dan şöyle bir alıntı var (s.94) :
Annenin kendi gelişimini sağlayamadığı, hayatını doyumlu yaşayamadığı sorunlu evliliklerde, kızlar annelerine sadakat duygusuyla edilgin/bağımlı davranışlar gösterip kendi gelişimlerini engeller. Çünkü bir anlamda ayrı ve farklı olmak veya mutsuz bir annenin kızı olarak, kendini mutlu etmek adeta anneye ihanet etmektir. Kızlar, annelerinin küçük kızı olmaya devam ederek annelerinin anneliklerini devam ettirir, böylelikle annenin duygularını koruma altına alırlar.
(...) bu tür sınırlamaların oluşması için, anneyle kız arasında çok yakın, mükemmel, hatta sevgi dolu bir ilişki olmasına gerek yoktur.Mesafeli, kızgın, çatışmalı ilişki içinde olan anneler ve kızlar arasında bu alt dinamik yürürlüktedir.
Bu alıntının doğruluk payı çok yüksek bence.
Ama babaları ve erkek çocukları kapsamayışıyla belki eksik biraz.
Ailede öğrenilen bazı
kurallar o kadar net, tartışılmaz ve değişmez ki... Kişi ihtiyaçlarını fark edip bunları karşılamaya odaklanmamışsa otomatik olarak "öğrenilmiş" ihtiyaçları doğrultusunda, kendisi ne istediğini bilmeden davranabiliyor.
Aynen
bu şekilde bir mirası devralıyor her çocuk. Boşanmaya, başka bir
şehirde okumaya/yaşamaya karar verirken; dolandırılınca, aldatılınca,
üzülünce, hayal kırıklığı yaşayınca; kısacası her kararında ve her stresli durumda
- Eğer bir şekilde farkındalığını yükseltirse onunkisi yeni bir hikaye oluyor.
- Ya da hiç farkına bile varmadan mirası sakladığı yerden çıkarıyor ve kullanmaya başlıyor. Başka birisi olma, yeni bir hikaye yazma şansı kaçıp gidiyor...